Beş yıllık bir yolculuğun ardından, Beşiktaş Kent Konseyi’ndeki görevimi tamamlamış bulunuyorum. Bu süreçte yalnızca yaşanabilir bir kente dair hayallerimizi değil, insanın hem bireysel hem kolektif sorumluluğunu sorgulama fırsatı bulduğum bir öğrenme sürecini de geride bırakıyorum. Şimdi ise vedanın sadece bir ayrılık değil, aynı zamanda bir muhasebe anı olduğuna inanarak kaleme alıyorum bu satırları.
Bu süreçte, temel ilkem daima sade ama cesur bir gerçeklik oldu: İlkeler değiştirilemez, kişiler vazgeçilebilir. Bu bakış açısıyla, hiçbir zaman bireylerin ya da çıkar gruplarının güdümüne girmeden, yalnızca kamusal faydanın rehberliğinde çalıştım. Çünkü kente dair alınan kararların, alkışlara değil, zamana dirençli olmasını hedefledim. Bu bağlamda, mesele Beşiktaş’ı daha yaşanabilir kılmak olduğunda, yüzeysel dostlukların ve anlık konforun değil, kalıcı değerlerin peşinde oldum.
Ancak şunu da itiraf etmek gerekir ki; konfor arayanlar için ilkelerle yoğrulmuş bir sorumluluk duygusu her zaman rahatsız edici olmuştur. Adaletin ve eşitliğin savunuculuğunu yapmak, bazılarını huzursuz eder. Bu huzursuzluk, kimilerinin öz eleştiri yapması için bir fırsat yaratıyorsa, bu çabaların hedefine ulaştığını söyleyebilirim.
Görevim boyunca şunu öğrendim: Kentin geleceğini inşa edenler, yalnızca konuşanlar değil, gerektiğinde susmayı, dinlemeyi ve eyleme geçmeyi bilenlerdir. Göstermelik nezaket ve yapmacık ittifaklar, tarihin hiçbir döneminde sürdürülebilir bir başarı getirmemiştir. Beşiktaş gibi bir ilçenin geleceğini şekillendirmek, kalabalıkların hoşuna giden değil, onların gerçekten ihtiyaç duyduğu kararları almayı gerektirir.
Bugün buradan ayrılırken, hiçbir kişiye ya da kuruma bir hesap borcumun olmadığını ve aynı şekilde hiçbir müdana ilişkisinin de benimle olmadığını açıklıkla ifade edebilirim. Ancak şunu unutmamak gerekir ki, kentin hafızası güçlüdür. Beşiktaş’ın sokakları, yalnızca ayak izlerini değil, ardında bıraktığınız vizyonu ve sorumluluğu da hatırlar. Kimsenin gölgesi altında çalışmamış olmanın ve yalnızca vicdanımın rehberliğinde hareket etmiş olmanın huzuruyla ayrılıyorum.
Beşiktaş için daha güzel bir gelecek hayali taşıyan, gerçekten samimi çabalarla hareket eden herkesin yolu açık olsun. Çünkü bir kentin ruhunu yaşatan, o kent için alın teri dökenlerin samimiyetidir; alkışlananlar değil, fark yaratanlardır.
Saygı ve selamlarımla,
Firdevs Koroğlu