Sevmek, Bir omuza yıllarca baş koymaktır, Bütünleşmektir. Sıkılmadan hayatı paylaşmaktır. Sevmek bir eylemdir, İki varlığın birbirine özünden bağlanmasıdır. Sevmek yalnız güçlü bir duyguya kapılmak değildir; bir karardır, bir yargıdır, bir söz vermedir. Sevmek bir şeyin “içinde olmaktır” bir şeye “kapılmak” değil… Sevmek almak değil, bir şeyler vermektir… Erich Fromm.. 76 YILLIK BİRLİKTELİK Gelin 94 damat 97 yaşında 76. birlikteliklerini kutluyorlar.
Beşiktaş Çınar Köşe Yazarı Hava Sosyolog
“BURAYA KADAR TAMAM DA: BUNDAN SONRASI!”
Beşiktaş Çınar Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertan Yılmaz da bu konuda diyor ki: “Bu konuda derin bir sorun var. İnsanların yaşadığı zorluklar birçok farklı boyutta karşımıza çıkıyor. 2024 Türkiye’sinde gençlerin evlenememesi ve artan boşanmalar, ekonomik şartların ve sosyal dinamiklerin nasıl birbirine bağlı olduğunu gösteriyor. Gençler, hayatlarını kurmak için gerekli olan temel şartları karşılayamıyor. Ev kiralarının aşırı yüksek olması, düşük maaşlar ve işsizlik gibi ekonomik zorluklar, gençlerin evlilikten çekinmelerine neden oluyor. Bir yandan, evlenmek isteyen gençler; bir yandan da evlilik sonrası boşanma ve nafaka korkusu yaşayanlar var.
Boşanma oranlarının artması, aile içi şiddet ve cinayet vakalarının sıkça karşımıza çıkması da toplumdaki buhranı derinleştiriyor. Ekonomik baskıların, hayat pahalılığının yanı sıra, insanlar arasında artan güvensizlik ve umutsuzluk, aile yapılarında çatlamalara neden oluyor. Sosyal medyada veya televizyonlarda sunulan “gülistanlık” görüntüsüyle gerçek yaşam arasındaki fark da bu krizleri daha da görünür kılıyor. Bir yandan “enflasyon düştü” ya da “işsizlik oranı azaldı” gibi açıklamalar duyarken, gerçek hayatta insanlar zor geçiniyor. İşsizlik, güvencesizlik, geleceğe dair belirsizlikler, insanları psikolojik olarak da etkiliyor.
Maddi sorunlar, ilişkilerde gerilimlere, şiddete ve maalesef ki ölümlere kadar varan trajik sonuçlara sebep oluyor. Bu sorunlar üzerine durup, gerçekleri görmemiz gerekiyor. Gençler neden evlenemiyor? Sadece ekonomik sebepler değil, toplumsal yapının dönüşümü, güven eksikliği, geleceğe dair korkular da büyük rol oynuyor. Belki de burada “uyandırmamız” gereken şey, ekonomik şartların bireylerin ve ailelerin hayatını nasıl doğrudan etkilediği, bu krizlerin çözümünün de toplumsal ve ekonomik düzenlemelerle mümkün olduğu gerçeğidir. Toplumun bu konuda farkındalığını artırmak, gençlerin kaygılarını anlamak ve onlara destek olacak çözümler üretmek önemli.