Hani eskiden vardı ya, bayram kartpostalları bilir misiniz? Yaşı bana yakın olanlar bilirler; bayramlarda, yılbaşlarında sevdiklerimizin bu güzel günlerini kutlamak için kartpostallar yollardık. Bu bizim için çok önemliydi.
Ceyhan’da Ora kitabevi vardı; en klas, en havalı kartpostallar orada olurdu. Sade olanı mı ararsın, iki katlı olanı mı, zarfıyla takım olanı mı, kokulusunu mu? Ama en havalısı da simli olanlardı, Işıl Işıl parlar bakanı cezbederdi. Hepsi ayrı aydı birer büyülü dünya.
Aynı kibritçi kızın her kibriti yaktığında kurduğu hayaller gibi ben de kartpostalın adeta içine girip orada hayallere dalar ve kartın kahramanı olurdum, uzak diyarlara hayali yolculuklarım o zamanlardan başlar. Sınıftaki sıra arkadaşıma bile yollardım sonraki gün göreceğimi bile bile. Bir de büyük postane vardı evimize uzak, illa oradan yollardım ki daha çabuk gitsin.
Pulların tadını bilir misiniz? O kekremsi, ağızda buruk bir tat bırakan yapışkanlı tadını. Özlediğim bir tattır bu. Dilimizle ıslatıp öyle yapıştırırdık zarfın üstüne. Göndermenin heyecanından çok gelecek olanların heyecanını yaşamayı severdim. Kaç tane gelecek acaba, simli de var mıdır, kokulu da var mıdır? Hele de başka ülkelerden gelen olduysa o hepsinden havalı bir durumdur. Pulu da çok kıymetlidir bu arada ki ben pul koleksiyonu yapardım.
Abim bir pul defteri getirmişti İstanbul’dan, annemin cımbızını da araklayıp kendimi filatelist oldum sanırdım, pul koleksiyonumu göstereyim diye davet eden arkadaşlarıma da hiç rağbet etmezdim benim zaten vardı. Şimdi hala benim için özel olan kartpostallarımı saklarım. Arada bir bakar yine aynı heyecanla kartların kahramanı olur o büyülü dünyaya geri dönerim.
Onun mutluluğunu heyecanını yaşayanlar işte bundan sebep elektronik mesajları hiç sevmezler. Hiç düşünmezdim eski zamanlara özlem duyacağım anların geleceğini ama illa geliyor. Hayatın döngüsü böyle, ne yapalım. Bu akışa uyumlanmaktan başka elden ne gelir. Mutluluk sağlık bizimle olsun. Bütün dostlarımın bayramı kutlu olsun. Zeynep İnan.