Yazar biyografi alanı; Nükhet Özdal; İstanbul’un en güzel, en gelişmiş, en aydın ve kültürel seviyesinin en yüksek ilçesi Beşiktaş’ta dünyaya geldi. Bir kurumda uzun bir süre yöneticilik ve müdürlük yaptı. Çok güzel günlerle; buruk ve ya sevinç olsun te bu günlere geldi. Beşiktaş Çınar Gazetesinde köşe yazarı ve yönetiminde görev aldı. Kendisiyle barışık, insanlara saygılı her şeyden önemlisi yaşadığı ülkesini kendisini çok seviyor ve de tüm canlıların hakların biliyor ve onları da çok seviyor, elinden geldiğince onları da korumaya çalışıyor…
“Doğayı yok etmek hayatı yok etmektir “ sloganıyla çarpıcı sanatsal görüntülerle Alman çevreci STK. Robin Wood vakfı tarafından düzenlenen, kontrolsüz sanayileşmenin yol açtığı tahribata ve insanların neden olduğu çevre felaketlerine dikkat çekmek, kamu bilincini arttırmak için yeni ve güçlü bir farkındalık kampanyası başlatmıştı.
Bizde bu sözcük ne kadar etki yaratabilir ki? Kirlenişine, yok oluşuna destek verdiğimiz bu dünyada.
El birliği ile mahvettiğimiz yurdumuz. Denizlerine girildiğinde hastanelik olduğumuz yurdumuz.
Yaka yaka ormanlarını bitirdiğimiz yurdumuz, piknik alanlarını tahrip ettiğimiz yurdumuz.
Yaşadığımız dünyada bu duyarsızlık hüküm sürerken biz duyarsız vatandaşlar olarak çevreyi kirletmeye, hayvanları katletmeye, birbirimizi ezmeye yok etmeye devam edelim.
Her şeyi katlederek vahşi yaratıklardan da daha tehlikeli olduk.
Güzele düşman gibiyiz. Yeşile düşmanız, akarsuya düşmanız, göle, denize, nehirlere, ormanlara, toprağa ve bu toprağın üzerinde yaşayan canlılara düşmanız.
Kentsel dönüşüm, mahalle kültürünün canına okurken, çok katlı toplu konutlar sokakları, derken mahalleleri ve köyleri bir bir öldürdü.
Sokaklar apartmanlara dönüşürken, mahalleler sitelere dönüştü. O güzelim köylere de mahalle demeye başladık ama birçoğumuz alışamadık, bulunduğunuz merkeze 20- 30 km uzaklıkta köy olarak bildiğimiz, içinde besiciliğin yapıldığı, tarımın yapıldığı, üretimin canlı olduğu küçük yerleşim birimlerinin mahalle olmasına alışamadık. Zira başta köylerin mahalle olmasıyla tarım ve hayvancılık bitme noktasına gelmişti ki yaşadığımız son deprem bunları da bitirdi. Şimdi kocaman bir bölge enkaz yığını altında. Yıllarca ceremesini çekeceğimiz enkaz yığını…
Bizim gözümüzü daha ne açabilir bu kadar yıkımdan, talandan sonra?
Dünyada yaşanmış ve yaşanan bunca olumsuzluğa, işgallere, maden- petrol için yapılan savaşlara şimdi de su savaşları eklenecek.
Su kaynakları, geleceğin en önemli stratejik meselesi olarak gün yüzüne çıkacak.
Bir devletin gücünü çok yakında maden, petrol kaynakları değil su kaynakları belirleyecek.
Su hayati bir meta olmaktan çıkıp stratejik bir değere sahip olacak. Her şeyi hızla kaybediyoruz şimdi toprağımıza, kentimize, suyumuza sahip çıkma zamanı. Ümran ÖZTÜRK