GERÇEK AŞK
Yaşlı adam, her zamanki gibi, ellerinde beyaz
güllerle mezarlığa gelmişti.
Önce, güzelce mezarlığın mermerini yıkadı.
Sonra, Fatiha’sını okudu.
Sonra da, beyaz gülleri, güzelce mezarın üzerine bıraktı.
Daha sonra, her zamanki gibi, iç cebinden çıkardığı defterden, şiir okumaya başladı.
Sonra, eliyle gözyaşlarını sildi.
Defterini cebine koydu.
Haftanın yedi günü, aralıksız gelirdi.
Bir gün, mezarlık görevlisi dayanamadı.
Amcaya sordu. “Amca, çok mu severdin eşini? Her gün geliyorsun. Yazın sıcağına, kışın soğuğuna aldırmadan, hiç mi yorulmuyorsun hiç mi bıkmıyorsun?”
Amca, “İnsan sevdiğinden bıkar mı oğul? Evet çok severdim. Hayatımda hiç kimseyi bu kadar sevmedim. Ama benim karım değil. Biz kavuşamayan iki sevgiliyiz. Zaman, şartlar, bizi hiç birleştirmedi. Ama ben ona söz verdim. Seni sevmekten hiç vazgeçmeyeceğim, diye.”
Görevli, “peki amca, neden kavuşamadınız?”
Amca, “Ben gurbete çalışmaya gittim. Ailesi hiç sormadan evlendirmişti geldiğimde. Bir çocuk annesi idi ve onun düzenini bozamazdım.”
Sevmek, bazen sessiz bir vedadır.
Sevmek dokunmak değil, mutlu olduğunu görmektir.
Ben, her gün duasını ediyor, sevdiği şiirlerini okuyorum.
O bizi oradan görüyor ve mutlu oluyordur eminim.
Bu da bana yeter.
Bülent Durna