Yaş Alırken Güzelleşir Kadın Ümran ÖZTÜRK
Belli bir yaştan sonra güzelleşir kadın, ama bu güzellik aynada yansıyan değil, içte saklanan derin bir zarafetin işareti olur. Yılların elleriyle şekillendirdiği bir sanat eserine dönüşür adeta. Zamanın dokunuşları, kırışıklıkların ince çizgilerinde, gözlerinin etrafındaki gölgelerde, dudaklarının kenarına sinmiş o hafif tebessümde belirir. Gençliğin telaşını, acemiliğini bırakmış; her adımı, her sözü düşünülmüş, anlam yüklü bir bilgelik taşır artık.
Kadın yıllarla birlikte öğrenir ki, asıl güzellik kendini bulmak, kendine yetmek, kendi hikâyesini bir nakış gibi işlemekten geçer. Artık başkalarının onayına ihtiyaç duymaz; kendi sesi en güçlü sestedir. Dünyaya bakışında bir yumuşaklık, kendine karşı bir hoşgörü belirir. Kendini, hatalarıyla, pişmanlıklarıyla, zaferleriyle kabul etmiştir. Bu kabul, onu sarsılmaz bir dinginliğe taşır; adeta bir göl gibi, fırtına dahi geçse üstünden, içinde derin bir huzur saklar.
Zamanın cilası incelikle dokunur kadının ruhuna. Onunla aynı yolda yürüyenler, omzunda başlarını dinlendirenler, onun sesindeki sabırda teselli bulanlar bilir ki, bu yaşlardaki bir kadının gülümsemesi bir öğüt, bakışı bir şifa gibidir. Yıllar onu daha zarif, daha güçlü kılmıştır; artık hayatı kendi bildiği gibi yaşamanın tadını çıkarır. Artık ne kalplerin ağırlığını taşır, ne de kendi yüreğine yük olanı.
Bu yaşların kadını, her adımında bir bahar taşır; solup dökülen yapraklarının arasından fışkıran yeni umutlarıyla, yılların mirasını taşır. Artık hayatın hızına yetişmek gibi bir derdi yoktur; o, hayatı kendi ritmine çekmiştir. Ve yaş aldıkça bir çiçek gibi açan, bir çınar gibi kök salan bu kadın, her gün biraz daha kendine döner, biraz daha güzelleşir.
Artık yalnızca bir kadından fazlasıdır o. Bir öykü anlatıcısı gibi her adımı, her bakışı yılların anlattığı hikayelerin, kaybedilenlerin ve kazanılanların izini taşır. Bir çınar gibi, köklerini derine salmış, dallarını göğe uzatmıştır. Geçmişin rüzgarlarından aldığı güçle eğilmeden, kendi varlığını her yerde hissettiren bir hayat ustasıdır.
Yaşlanmak, onun teninde bir gölge değil, ruhunda bir ışık olmuştur; her anı sakince yaşamış, her adımını düşünerek atmış bir usta gibi. Yıllar onun bakışlarında derinleşir, yüreğinde genişler. Kederleri, sevinçleri, umutları ve hüsranları bir sanatkârın elinden çıkmış izler gibi üzerinde taşır, ama asla ezilmez, hep biraz daha bilgeleşir. Hayat onun ellerinde yeniden şekillenir, kelimelerinden bir bilgelik, gözlerinden bir güven akar.
Bu yaşlarda kadın yalnızca kendi hikâyesini değil, dünyaya dair öğrendiklerini de yansıtır. Gönlünde çiçek açmış sabır, gözlerinde yaşam dolu bir bilgelikle her adımı şiir gibi, her sözü bir ders gibi, hayatının senfonisinde yankılanır.
Bir yaştan sonra güzelleşmek, artık sadece var olmak değil; o varoluşu değerli kılmak, hayatla dans eder gibi adım atmaktır. Ve işte o zaman kadın, bir hikâye anlatıcısı değil, başlı başına bir hikâye olur.