Belediyeyi arayıp alın bu köpeği buradan diye şikayet ettiğinizde ya da “hayvan ambulansı” diye tanıtılan 153’ü aradığınızda o köpeğe neler oluyor:
“BİR KÖPEĞİN BARINAĞA İLK GELİŞİ…”
1- Önce korkudan ya büyüğünü, ya küçüğünü yapar.
2- Titremeye başlar.
3- Gözleri fal taşı gibi açıktır.
4- Bölmeye yerleştirildiğinde, kapının ağzından öteye gitmez. İki üç gün orada bekler.
5- Ağlamaya başlar çıkarın diye, saatlerce günlerce hem de…
6- En az 2 gün, ne yemek yer, ne su içer.
7- Diğer köpeklerden korkar.
8- Günler geçtikçe ortama ayak uydurmaya çalışır.
9- Kolay ayak uyduramaz, diğer köpekler onu hırpalar. Hatta bir gece bakmışsınız ki boğmuşlar.
10- Yemek verilme sırasında, yemek yemeye çekine çekine gelir diğer köpeklerin yanına.
11- Artık hastalık ve diğer köpeklerin güç gösterisi başlar üstünde.
12- Hayatta kalırsa alışması, günleri, ayları alır.
13- Sahipliyse terk edilen, zaten kahrından ölür. Bile bile intihar eder. Yemez, içmez, kalkmaz, dolaşmaz…
14- Yaşamayı başardıysa, artık alışmıştır ortama. O gözlerdeki korkuyu, umutsuzluk almıştır ve hiçbir zaman, bir daha gülmez
oradayken gözlerinin içi…
(“Ayy ne bu köpekler ayooll, alıp barınaklara toplasınlar şunları”) demek yerine, yemek artıklarınızı kıyıya köşeye bırakın, itip kakmak yerine sevgi gösterin. Barınaklar gül bahçesi değil, hastalık ve ölüm kampı, barınma yeri değil, hayvan hapishanesidir.
YOKSAK YOKLAR.. Selma Erdem Direk