“Kadir Mısıroğlu’nu Gazeteci anlatıyor Habib Yalçın” ifadesi, Habib Yalçın adlı bir gazetecinin, Kadir Mısıroğlu’nu anlattığı anlamına gelir. Kadir Mısıroğlu, Türk yazar, tarihçi ve düşünür olarak bilinirken, Habib Yalçın da bir gazeteci ve yazar olarak tanınır. Bu ifade, muhtemelen bir röportaj, makale veya kitap gibi bir eserde Yalçın’ın Mısıroğlu’nun hayatı, fikirleri veya eserleri hakkında görüşlerini paylaştığını belirtmektedir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün en önemli sözlerinden biri ”HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİD İLİMDİR”.
Bu söz mânâ itibarıyla “Şeyh uçmaz mürit uçurur.” sözüne en güzel cevaptır.
Bir gün Samsun’a gidiyordum, Çorum’da çay içmek için mola verdim.
Bir şeyler almak İçin büfeye gittim, büfeci çocuk ağlıyordu. Niye ağlıyorsun dediğimde, hocamı dinliyorum dedi,
Hocan kim dedim?
Eğildim dinledim, kaset koymuş, Kadir Mısıroğlu konuşuyor, genç ağlıyor.
Sordum tanışır mısın diye?
Yok abi dedi, tekrar ağlamaya başladı.
Ülkemizin acı gerçeği ve müridin şeyhi nasıl uçurduğunu gördüm. Tabii ki ses çıkarmadan ayrıldım.
Kadir Mısıroğlu’nu iyi tanırım, Almanya’da bana 25 km uzakta Limburg şehrinde kalıyordu ve namını etraftan duyuyorduk.
Kadir Mısıroğlu’nu ilk kez, Serdar Çelebi’nin Başkanı olduğu yıllarda, Almanya-Köln Türk Federasyonu Gençlik Kurultayında 1981 yılında görmüştüm.
O zaman fesli değil, bastonlu geziyordu ve ikide bir bastonunu yere vuruyordu.
Tabii o zamanlar Atatürk düşmanlığı ile değil, “Lozan hezimet mi Zafer mi?” kitabı ile, Lozan’a atıf yaparak Osmanlı’yı ön plana çıkaran söylemlerle konuşmalarla ön plana çıkıyordu.
Kadir Mısıroğlu Türk milliyetçisi olduğunu iddia eden bir teşkilatta nasıl konuşmacı oluyordu derseniz, o zaman zarfında açık açık Atatürk düşmanlığı yapmıyor ve daha çok Osmanlıcılık yapıyordu.
Kadir Mısıroğlu’na Almanya’ya ilk geldiğinde Ülkücüler sahip çıkmıştı. Sahip çıkan arkadaşlar da Almanya’da sürgünde oldukları İçin ve Türk tarihine sahip çıkmak, Avrupa’da yaşayan Türkleri tarih konusunda bilgilendirir ve şuurlandırır inancıyla ona konuşmalar yaptırıyorlardı.
Tıpkı rahmetli İlhan Bardakçı’ya verdikleri önem gibi.
Kadir efendi, bir ara kayboldu ve daha sonra Milli Görüş’ün camilerinde görünmeye başladı. Oralarda tabii ki rahat rahat, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı yapabiliyordu.
Avrupa’daki Türklerin en büyük zaafı, eğer zaafsa, din ve bayrak sevgisidir.
Bu zaafı gören cemaatler, özellikle bundan çok faydalanmışlar ve âdeta Avrupa Türklüğünü iliğine kadar sömürmüşlerdir.
Kadir Mısıroğlu Limburg’da bir firma kurmuştu.
Güya Helal sucuk, salam ve sosis pazarlaması yapıyordu. Akşam konferans vererek İslami sözlerle beyinlerine girdiği insanlara marketlerinde tavuk dâhil, “HELAL” kesim diyerek kendi ürünlerini satıyordu.
Tabii kendisininden gayrısının sattığının helal kesim olmadığını anlatıyor ve insanları rahatça kandırıyordu…
Hâlbuki marketlerde, kendisi de aynı yerden Belçika’dan mamul alıyordu.
Tabii ki Almanya’da sucuk fabrikası kuracağım diyerek milletten topladığı paraların ayrıntısına girmiyorum…
Milletten hac parası toplayıp, paraların akıbetinin ne olduğuna hiç girmeyim.
Holdingler vardı ya, hani milletin milyonlarca Mark’ını Euro’sunu dolandıran, onların da akıl hocası ve o işi ilk yapanı Kadir Mısıroğlu’dur. Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı tarihi saplantısı değil, kendini kamufle etmesinin yegâne maskesidir.
Kadir Mısıroğlu’nun dünyada en rahat girip çıktığı ülke Büyük Britanya’dır.
Dikkat ederseniz İslamı refere edenlerin büyük bir kısmı İngiltere menşeilidir…
Tek tek sayacak hâlim yok.
Neyse Türkiye’ye geldim ve MHP’nin bir zamanlar Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olan Rasim Acar’ın nişanına gittim…
Nişan boğazın en güzel yeri olan ” YAKAMOZ” adlı restaurantta yapılıyordu. Şaşırdım ve Rasim’e sordum?
Hayırdır Rasim böyle bir yerde nişan, nasıl oldu?
Rasim cevapladı; abi ben buranın iç mimarisini yapıyorum dedi…
Dedim ki burası kimin ?
Abi, burası meşhur tarihçi Kadir Mısıroğlu’nun dedi. Tabii bilmeyen şaşırıp kalır. En az 500 metrekare, boğaza sıfır noktada, kiraya verse ayda elli aileyi besler.
Babasından, dedesinden kalmadığına göre,
Almanya’daki yaptığı işleri de bildiğim için, tabii ki inandım.
Ha şöyle bir soru sorabilirim ?
Sadece Kadir Mısıroğlu mu sürgün hayatı yaşadı?
Hayır…
Rahmetli İlhan Bardakçı da (Tarihçi Murat Bardakçı’nın babası, Osmanlı’nın Balıkesir valisi Cemal Bardakçı’nın oğlu.)
Adamcağız boğaz tokluğuna yıllarca gazetecilik yaptı. Başbuğ Türkeş sahip çıkarak yoksulluktan kurtardı.
Bardakçı hoca, millî adamdı ve bilgisi birikimi yüz tane Mısıroğlu ederdi.
Kadir Mısıroğlu aldığı talimatlar doğrultusunda yazıyor ve karalıyordu.
Son not: Türkiye’de Osmanlı’nın üç hilalinin yerine, Osmanlı armasını kullanan ilk kişiler Kadir Mısıroğlu ve Hasan Mezarcı’dır. Çünkü bunların düşüncesine göre, Türkiye’yi İngilizler işgal etse, bu durumdan daha iyi olurdu.
Osmanlı’nın heybetli üç hilalinin yerine, İngiliz işgalindeki Osmanlı armasını ön plana çıkarmak, aldıkları emirleri yerine getirmenin gereğidir.