hiç de hoşlarına gitmiyor. Ama can boğazdan gelir diyerek kumlu da olsa tatlı patatesleri yemeye devam ediyorlar.
Bir gün, on sekiz aylık Imo isimli dişi maymun bu soruna bir çözüm buluyor, Imo, tatlı patatesleri en yakın su birikintisinde
yıkayarak yemeyi akıl ediyor. Bu buluşunu
annesine de öğretiyor, Imo ‘nun arkadaşları
da patateslerini yıkayarak yemeyi öğreniyor
ve kendi annelerine de öğretiyor. Bu yeni
davraniş biçimi bilim insanlarinin gözleri
önünde, yavaş yavaş maymunlar arasında
yayılıyor.
1952 ve 1958 yılları arasında genç
maymunlar, beslenmelerini daha zevkli hale
getirmek için, kumlu tatlı patateslerini
yıkamayı öğreniyorlar. Bu daha sağlıklı ve
zevkli veni davranis biçimi cocuklarin taklit ederek onlardan yeni bir şey öğrenen
yetişkin maymunlar da kazanıyor.
Yeniliklere açık olmayan, çocuklar ve gençlerden de öğrenilebileceğini düşünmeyen, kendi bildiklerini tekrar eden yetişkin maymunlar ise kumlu patates yemeye devam ediyor.
1958’in sonbaharında çok şaşırticı bir şey
oluyor. Koshima maymunlarının bir kısmı
(diyelim ki 99 maymun) artık patateslerini
suda yıkayarak yemeyi öğrenmiş oluyor.
Bir sabah, gün doğarken yüzüncü maymun
da patateslerini yıkayanlar arasına katılıyor.
işte o an her şey değişiyor. Aynı günün
akşami, adadaki hemen hemen tüm
maymunlar, patateslerini yemeden önce
yıkamaya başlıyor. Yüzüncü maymunun ilave enerjisi her nedense devrim yaratıyor!
Ama hikâye bitmedi.
Bilim insanlarını şaşırtan asıl sürpriz, bu adayla doğrudan bir ilişkileri olmadiğ halde, diğer adalardaki maymun kolonilerinin de ayni anda patateslerini yıkamaya başlamaları…
Yeni bir düşünce ve davraniş tarzı, toplumları oluşturan fertlerin belirli bir oranı tarafından benimsendiği an, bu yenilik, mesafenin önemi olmaksızin zihinden zihne aktarılabiliyor…