Nejla Şan, müzik dolu yaşamını, gazeteci/yazar Ertan Yılmaz’a anlattı.
Sayın, Şan, biraz kendinizden bahseder misiniz?
Ben, Nejla Şan, 1965 Ordu doğumluyum bir çocuk annesi ve bir torun sahibiyim… Yüreğinde ve hayatının her alanında sevgi kelimesini eksiltmeyen, bunu bir parola haline getirerek her manada yerini bulmasını isteyen, yüreğindeki güzellikleri, tabiatta var olan her canlıya ulaşması için dualar eden, paylaşmayı seven ve hayatını bu doğrultuda devam ettirerek çalışmalarını sürdüren, müzik tutkunu bir insanım…
Her çocuk gibi benimde müziğe olan sevdam, o yaşlarda elime geçirdiğim mikrofona benzer nesnelerle sahnedeymişim gibi, okumaya başladığım şarkılarla başladı.
Hala, tertemiz duygularla yaşadığım ve çocuksu sevdamla harmanlamaya çalıştığım bu müzik aşkı devam ediyor.
Şu anda bile sahne ve musiki çalışmalarımı büyük bir tutku ile sürdürmeye çalışıyorum. Biz, gerçek sanat ve müzik tutkunları olarak bu değeri yaşam koşullarımız el verdiği müddetçe, devam ettireceğimize inanıyorum
Günümüzde sanata ve sanatçıya gereken değer veriliyor mu?
Her ne kadar (her geçen gün, o alandaki çalışma ortamlarımız kısıtlanmış gibi olsa da,) sanata ve sanatçıya eskisi gibi yeterince değer verilmediğine inanıyorum.
Çünkü eğitimli, eğitimsiz herkesin sanatçıyım diye ortaya çıkması, bizim gibi sanatçıların zaman, zaman kendisini çekmesine neden olmaları, sanatseverlerin kafasında soru işaretleri oluşmasına neden olduğu gibi, gerçek sanatçıyı da ayırt etmekte çok zorluk yaşamaktadırlar.
Özellikle sanat camiasında, kalite ve kalitesizlik kişinin kendine göre çizdiği bir yol ve bir duruştur. Günlük çıkışlarla şöhret olmak ve unutulmak yerine sağlam adımlarla, sanatçıya yakışır duruşuyla yoluna devam edenlerin yıllar geçse de unutulmayacağı gibi.
Siz kendinizi bu musiki dünyası içinde nereye koyuyorsunuz?
Ben, mesela kendimi hala yorumcu olarak tanıtırım ki, yıllarca sanat ve müzik dünyasına emek vermiş, değer katmış ustalara saygısızlık olmasın diye… Bir eser yaratmak için yıllarca mücadele eden sanatçılarımızın, hak etmedikleri bir yaşam içinde kendilerini bulmalarına ne kadar üzülüyorsam, onlara sahip çıkan kuruluşların da zaman zaman tutarsızlıklarına da bir o kadar üzülüyorum. Burada izin verirseniz kendime ait felsefem den bahsetmek isterim: “bir şeyi ne kadar çok bilirsen, o kadar mütevazi olabilmek ve mütevazi kalabilmektir esas olan” mütevazi ve ego ile birlik te hırstan uzak olmak, insanı insan yapan en önemli karakteristik özelliktir.
Neyse, burada sizi biraz güldüreyim… İnanır mısınız, Karadenizli olmama rağmen, horon oyununu bilmiyorum… Hatta bütün Anadolu’mun oyunlarını çok sevmeme ve izlememe rağmen, yapabildiğim sadece bir ordu karşılaması.
Sanat yaşamınızın en güzel yıllarını ne zaman yaşadınız?
Sanat hayatımın en güzel zamanlarını 2009 yıllarında Medya FM de Canlı canlı sazlarla, canlı istek programı yapmaya başlığım dönemde yaşamaya başladım. Hafta sonu cumartesi pazar akşamları böyle Programları yaparken, çeşitli il belediyelerin festivalleri ve restoranlardan bana gelen sahne teklifleri ile devam etti.
Uzun yıllar yaptığım TV ve Radyo programlarımda ise, amatör ruhla, profesyonel işler başaran koroları konuk alıp onların sesi olmaya çalıştım. Kadıköy Belediyesinin, Kadıköy Kültür Sanat Derneği Başkanımız Sevgili Nesibe Müsevitoğlu’ nun bana, “size Koro kuralım çalıştırın’’ diye getirdiği teklifi o bölgede çok koro olduğu için ve bazı meslektaşlarımın kapris ve kibirleri yüzünden, birazda, o zamanlar kişisel mazeretlerim nedeni ile başlatmadım…
Çünkü koro olayı çok sorumluluk isteyen bir iş… Ama artık güzel bir teklif gelirse yine de düşünmüyor değilim.
Kendiniz ait eserleriniz var mı?
İnşallah yakın zamanda Planlarımın arasında yer alan, sözü ve müziği bana ait elimde beş adet, sözü başkasına ait, müziği ise bana ait altı adet eserlerle yapmayı planladığım, bir albüm ve bir singıl çalışması var. Ülke olarak güzel günlere doğru gider de bizlerde yapmak istediklerimizi yapabilirsek tabi ki mutlu olacağım.
Müziğin dışında farklı tutkularınız hobileriniz var mı, özellikle çevreci ve hayvan sever olduğunuzu biliyoruz, bu konuda neler söylemek istersiniz?
Evet, hep içimde bir merakım vardı, Şifa konusunda bitkisel ürünlere ve bu merakımı hatta ileri götürüp kendi kendime özel yağlardan krem bile yaptım. Ve daha ileriye giderek Bioenergy konusunda ise eğitimini Dubai merkezli bir akademide tamamlayan ve aynı zamanda ülkemizde de eğitim veren, değerli arkadaşım Esin Adıyaman’dan aldım. Artık danışanlarıma şifa vererek tedavi ediyorum… Onlar istek ve inançları doğrultusunda beni buluyorlar zaten. Netice de can taşıyan her şeye saygı duyuyor ve onlara yapılan eziyetler karşısında çok üzülüyorum. Ve onlar içinde elimde geleni yapmaya çalışıyorum.
Bir deniz ve doğa tutkunu olarak, sanırım en büyük noksanlığımızın, canlıya ve doğaya yeterince saygı gösteremediğimizi ve sahip söyleyebilirim.
Son olarak bize sosyal sorumluluk projelerinizden bahseder misiniz?
Bu konu benim için çok önemli yıllar insana neler yaşatır ve nerelere sürükler hiç bilemeyiz.
Yıllarca kendi imkânlarım doğrultusun huzur evlerinde yaşayan insanlarımıza bir nebzede olsa mutlu olmalarına katkıda bulunmak için, saz arkadaşlarımla birlikte konserler verdik. Onları şarkımızla kah geçmişe götürdük, kah umut verdik. İşte Nejla Şan, böyle bir insan… Şu an, yine böyle bir sosyal proje için teklif gelse, gözüm kapalı evet derim. . Kaynak: Ertan Yılmaz